23 Ağustos 2013 Cuma

Otomotiv’de Plastik Enjeksiyon Kalıpçılığına Bakış ve Beklentiler

Avrupa’da uzun yıllardır ana sanayilerin gözde yan sanayileri 2008 ortalarında başlayan ve etkileri halen süren ekonomik krizden ciddi oranda etkilenmiştir. Genç ve dinamik iş gücünü gün be gün kaybeden bu devasa yan sanayiler için durum zaman geçtikçe daha karmaşık hale gelmektedir. Doğası gereği işçilik maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle oldukça riskli maliyet bandında yer alan bu küresel yan sanayiler, yüksek maliyetlerinden dolayı gitgide popülerliğini yitirmektedir.

Maliyetleri düşürme anlamında yeni arayışlar içinde olan ana sanayiler gerek tasarım, gerek seri üretim mekanizmaları anlamında; genç ve düşük maliyetli iş gücü olan, lojistik anlamında düşünüldüğünde, Avrupa’ ya nispeten daha kolay taşıma yapılabilecek üretim merkezleri oluşturma anlamında çalışmalara başlamıştır. Katma değeri yüksek projeleri, büyük küresel yan sanayilerden; nispeten daha küçük ölçekli, umut vaat eden yerel yan sanayileri kullanma kararı almışlardır. Maliyetler anlamında düşünüldüğünde kaçınılmaz bir karar olmakla birlikte; teknik anlamda oldukça büyük riskler içermesine rağmen ana sanayiler, bu çıkmaz durumda, yan sanayilere güvenmiş ve bu büyük projeleri beraber yürütme kararı almışlardır.

Jeopolitik konumundan dolayı Türkiye, özellikle Avrupa pazarında ciddi bir potansiyel olarak düşünülmekte, tüm dünyada değişen ekonomik dengeler doğrultusunda ciddi bir üretim merkezi haline dönüşmektedir. Ucuz işçiliğinden dolayı, dünya devleri, Çin’e, Hindistan gibi büyük ve sınırsız insan kaynağı olan ülkelerde üretim merkezleri açmıştır ancak pazar anlamında bu ülkeler özellikle Avrupa’ya uzaktır ve yüksek lojistik maliyetleri doğurmaktadır. Kültür farklılıkları ve iletişim sorunları projede sorunlar yaratabilmektedir.

İşte tam da bu noktada, bir daha istesek de yakalanamayacak bir fırsat elde etmiş bulunuyoruz. Başta devlet’in ilgili mekanizmalarının, otomotiv alanında duruşu olmak üzere, Türkiye’de faliyet gösteren yan sanayiler ve tedarikçileri için ciddi bir sınav başlamıştır. Dengeleri tamamen değiştirecek bir sürecin eşiğindeyiz.

Günümüzde karbon emisyon oranlarına getirilen sınırlamalar, Türkiye’de de yeni yeni olmakla beraber Amerika, Avrupa ve Japonya gibi büyük üretim noktalarında ciddi olarak kontrol edilmekte olup, büyük otomotiv firmalarının önemli pazarlama araçlarından biri haline gelmiştir. Araç ağırlıklarının düşürülmesi, bu emisyon oranlarının düşürülmesi anlamında giderek önem kazanmış, taşıtlarda plastik ve composit malzemelerin kullanılması için ciddi bir AR-GE yatırımı yapılmaya başlanmıştır. Önümüzdeki yıllarda da özellikle elektrikli araçların devreye girmesiyle bu oran artacaktır. Bu noktada, Türkiye’nin kendi markasını oluşturma anlamında atacağı adım ve enerji kaynağı seçimi ( petrol, hibrit, elektrik) sektörün ivmesini belirleyecektir.
Otomotiv sanayinin vazgeçilmezi konumunda bulunan en önemli araçlardan biri kalıplardır. Sac kalıpları, plastik enjeksiyon kalıpları da bu sektörün temel elemanlarıdır. Plastik parçaların üretimi için günümüzde kullanılan en verimli üretim yöntemi plastik enjeksiyon prosesidir. Kalıp da bu prosesin temel taşıdır. Diğer tüm sanayiler gibi Türkiye’ de kalıpçılık emekleme evresini tamamlamış, hızla kendini geliştirmeye başlamıştır. Bununla birlikte, Türkiye’de otomotiv sektörüne kalıp üretimi yapan firmaların potansiyelin ne denli farkında olduğu ve özellikle ana sanayi ve yan sanayilerin beklentilerini ne ölçüde giderebildiği birer soru işaretidir.

Son zamanlarda özellikle pazarın büyüklüğü ortaya koyulmaya çalışılmış, sektörel birçok yayın, gazetelerde ve dergilerde ön plana çıkarılmıştır. Bu anlamda, konuyla yakından ilgilenen herkesin pazar ile ilgili verilere ulaşabildiğini, sektörün gelişime açıklığını algılayarak, potensiyelin ne kadar büyük olduğunu tahmin edilebilir. Peki beklentilerin karşılanması, pazarın arttırılması ve özellikle Avrupa’nın üretim merkezi olmak için kalıpçılık sektöründen beklentiler nelerdir? Klasik proje süreci düşünülerek bu beklentileri şu şekilde özetleyebiliriz:

Teklif ve Maliyet Yönetimi:

Birçok proje 2D ya da 3D verilerle, teklif süreciyle başlar. Bu süreç, ana sanayi tarafından doğrudan gerçekleştirilecebileceği gibi yan sanayi ile birlikte söz konusu veriler kalıpçılara gönderilir ve teklif istenir. Bu süreçte alınan tekliflerin rekabetçi olması oldukça önemlidir. Ancak özellikle kalıpçıların birçoğunda maliyet analizleri yapılmadığı, ölçülebilir ve takip edilebilir bir planlama yöntemi bulunmadığı için bu teklif taleplerine karşılık kalıpçılar, güvenlik payı yüksek fiyatlar ortaya koymaktadır. Daha önce benzer parçaları üretmiş kalıpçılar, üretim belleği, öğrenme noktaları ve standartlaştırma gibi temel unsurları ve dokümanları kullanmamaları nedeniyle, gerçek maliyetleri hesaplayamamakta, öngörüsel ve tepkisel değerler ortaya koymaktadır. Özellikle otomotiv sektörünün temel anlayışı olan maliyet düşürme ve rekabetçi hedefler düşünüldüğünde ana ve yan sanayiler; işinde uzmanlaşmış, benzer kalıplar için sürekli çalışacakları firmalar bulmakta zorluk çekmektedir. Ana sanayi ve yan sanayi, çeşitli ürün gamlarında uzmanlaşmış kalıpçılarla çalışmayı her zaman tercih etmişlerdir. Benzer parçaları üreten firmalar, ister istemez bir know-how oluşturmakta, sorunların proje başında öngörülmesi kolaylaşmakta, çözümlerin ortaya konması kısa sürmekte ve sonuç olarak daha az sorun içeren projelerin ortaya çıkarılmasını sağlamaktadır.

Detay analiz hazırlanması da proje başlangıcında her zaman sorun yaratan bir konudur. Teklif adetlerinin fazla olması nedeniyle detaylı analizler zaman almakta, kimi zaman işin kaybedilmesine bile neden olarak görülmektedir. Ana ve yan sanayilerin teklifleri sistematik ve teknik olarak karşılaştırması için kaçınılmaz olan bu analizler, sanıldığının aksine kalıpçının bir nevi prestijidir. Bu analizleri alan teknik satınalmacılar düşük fiyat veren firmayı değil; doğru teklif veren firmayı ön plana çıkarırlar. Bu da işin alınması anlamında belki de en önemli noktadır. Dolayısıyla teklif talebi olan firma, bu aşamada kalite beklentisini net olarak tanımlamalı, eğer tanımlamıyorsa; teklif veren kalıpçı; kendi öngörüleri doğrultusunda ileride çıkabilecek görsel, teknik sorunları tekliflerinde belirtmelidir. Örneğin; aracın oldukça görsel bölgesinde bulunan bir parça için, birden fazla yollukla doldurulması gerekiyorsa, birleşme izleri düşünülerek hem sıralı yolluk, hem de açık uçlu sıcak yolluk teklif verilebilir. Firma birleşme iziyle ilgili bir görüş bildirdiyse, açık uçlu sıcak yolluk sistemi ile teklif vermenin herhangi bir anlamı olmayacaktır. Çünkü ileride mutlaka bu kalite beklentisi doğrultusunda birleşme izi problemi ön plana çıkacak ve her iki tarafa da zaman kaybettirecektir.        

Proje Yönetimi

Proje yönetimi ile belirtmek istediğim sadece planlama değil; planlamanın raporlanması, müşteri beklentilerinin algılanması, firma yönetimi ve çalışanlarına aktarılması, müşteri odaklılık ve çözüm ortaklığıdır. Özellikle kalıpçılık sektöründe, dünyada söz sahibi olan Portekiz, İtalya, Almanya gibi ülkeleri bizden ayıran önemli noktalardan birinin proje yönetim mantığı ve stili olduğunu bilinmektedir.

Proje yönetimi güçlü bir pazarlama kriteridir. Kalıp planlamalarının periyodik olarak, görsel biçimde, müşteriye istenilen dilde raporlanması, planlamada aksama yaratacak herhangi bir problemin hızlı biçimde çözüm önerileriyle bildirimi, müşterilerin kalite beklentilerine empatiyle yaklaşılması ve çözümsel yaklaşım, ana ve yan sanayilerin temel beklentisidir. Proje yönetim mantığı, belirttiğim gibi olan firmalar her zaman tercih nedenidir. Tekliflerin işe dönüşmesinin yalnızca fiyatsal uygunlukla sağlanamayacağı açıktır. Ana ve yan sanayiler aynı dili konuşabildikleri, sorunlarına hızlı tepki veren ve çözümsel yaklaşan firmalarla çalışmak isterler. Ortalama otomotiv proje süreleri, özellikle binek araç grubunda 1-2 yıl arasında değişmektedir. Projeden seri üretime geçilmesinden sonra üretim 5 yıl devam eder. Ortalama 7 yıl süren bu üretim bazlı süreç boyunca oluşan proje yönetim maliyetleri, ana ve yan sanayiler için, birçok noktada kalıp yatırım maliyetlerini geçebilmekte; bu da kalıpçıları, fiyatı en düşük olmamalarına rağmen tercih nedeni haline getirebilmektedir.

     İşçilik Kalitesi

Ne yazık ki ülkemizde, her sektörde olduğu gibi kalıpçılık sektöründe de deneyimli teknik eleman eksikliği bulunmaktadır. Kalıbın, günümüz teknolojisinde endüstriyel bir kol olduğu düşünülse de, işçiliğin kalıp kalitesi anlamında önemi yadsınamaz. Sanatkârlıktan farksız olan kalıp toplama ve alıştırma işlemleri, en ileri teknolojide makine kullanılması durumunda dahi, ustaların maharetli ellerinin önüne yıllarca geçemeyecektir. Belki de Türkiye’de eksikliğini en çok hissetiğimiz, bu deneyimli ellerin azlığıdır. Türkiye’de kalıpçıların makine yatırımı için bütçelerinden ayırdıkları payların bir kısmını, özellikle kalıpçılık eğitimi veren okullara kaydırması, gelecekte yetişecek işçi ve ustaların sayısını arttıracak, deneyimli ara eleman eksikliğini kalıcı olacak kapatacaktır. Şirketler içerisinde de kalıpçılık ve yeni gelişmeler konusunda yapılacak firma içi ve ya firma dışı kaynaklı eğitimler verimliliği arttırılmalıdır. Dünyada söz sahibi olan bir üretim merkezi haline gelinmesi ve bu alanda süreklilik sağlanabilmesi ancak sürekli güncellenen eğitimlerle sağlanabilir.

      Problem Çözme

    Bilgi birikimi her sektörde olduğu gibi kalıpçılık sektöründe de oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Yukarıda da belirttiğim gibi ana ve yan sanayiler özellikle bilgi birikimi olan, çözüm önerileri üretebilen ve benzer durumlar için uygulama örneklerini kayıt altına alan firmalarla çalışmak isterler. Düşünüldüğünün aksine otomotiv sektöründe yatırım kalemleri temel alındığında, kalıpların önemli bir yeri bulunmaktadır; ancak genel proje bütçeleri kapsamında yeri çok düşüktür. Proje aşamasında yapılan ziyaretler, deneme sayısı, zaman ve saygınlık kayıpları, güvenilirlik bu noktada çok daha ön plana çıkmaktadır. Örnek vermek gerekirse; kalıpların tamamlanmasından sonra yapılan denemelerde çıkan kalıp temelli sorunların hızlı şekilde çözülmesi; denemeler sırasında harcanan makine zamanı, hammadde, mühendis işçiliği, raporlama ve ziyaret masraflarını minimum düzeye düşürecek; gerek yan sanayinin genel planlamasını rahatlatacak; gerekse proje maliyetlerinin düşürerek, güvenilirliği arttıracak – ki yeni işlerin alınmasında çok önemli bir yeri bulunmaktadır - ana sanayiye de projenin daha farklı problemlerine yoğunlaşması açısından zaman yaratacaktır. Bu konu, ana sanayilerin ciddi anlamda üzerinde durdukları bir konudur ve tedarikçi seçme kriter listesinin belki de en üst sıralarında yer almaktadır. Deneme sayılarının azalması da büyük ölçüde kalıpçının ortaya çıkardığı performansa bağlıdır. İç bilgi havuzunu oluşturan ve sürekli güncelleyen firmalar; daha önce karşılaştıkları sorunları nasıl çözeceklerini önceden tahmin eder, kalıp tasarımlarında Hata Modu Etki Analizi (FMEA) benzeri bilgi birikimini direkt yansıtırlar. Parça tasarımının buna elverişli olmaması halinde ise; düzeltilmesi için ana ve yan sanayiye baskı kurar, makine parkı ve işçilik kalitesiyle de çıkaracakları ürünün olabilecek minimum deneme sayısıyla devreye girmesini sağlarlar. Bu profilde çalışan kalıpçıların iş ya da karlılık sorunu olmayacağını düşünüyorum.
    
    Enjeksiyon denemesinden sonra bir çok problemi yakalanan kalıpların, defalarca kalıphanenin içine girmesi, üzerinde daha önce yapılan işlemlerin tekrar tekrar yapılması; kalıphane içinde öngörülen genel planlamanın sapmasına neden olacaktır. Ciddi oranda karlılık kaybına neden bu verimsizlik temelli işlemler net olarak hesaplanamadığı için çok tehlikelidir. Sonuçları zarar etmeye, prestij kaybına ve dolayısıyla iş kaybına yolaçabilir. Bu gün Avrupa’daki kalıpçılar, işçilik maliyetleri anlamında ciddi bir çıkmaz içinde olmakla birlikte, güvendikleri bilgi havuzları ve problem çözme yetenekleri yardımıyla iş almakta ve ayakta kalmaya çalışmaktadır. Eğer bu sektörde söz sahibi olmak istiyorsak, bilgi havuzumuzu sürekli doldurmamız, bu bilgilerle fark yaratmamız gerekmektedir.

Finansal Zorluklar

Otomotiv firmalarının gelen olarak ödeme yaklaşımlarının da Türkiye’de kalıpçılık sektörünü ciddi olarak etkilediğini belirtmek isterim. 1-2 yıl süren projeler boyunca ödemeler, belli miltaşlarına ulaşıldığı zaman yapılır. Dolayısıyla ortalama 6 ile 20 hafta içinde üretimi tamamlanan kalıpların ödemesinin 1,5 yıl süreye yayılması, küçük cirolu kalıpçıların finansman sıkıntısı çekmesine yol açmaktadır. Bu sorun aslında büyük yan sanayilerin de en büyük problemlerinden biridir ve proje başlarında ana sanayilerle hep tartışma konusu olmuştur.  Yurt dışında yıllardır otomotiv sanayisine hizmet vermekte olan kalıpçıların iş almalarında ki bir başka neden de bu finansman sıkıntılarına katlanabilmelerinden kaynaklanmaktadır. Bu noktada Kalıpçıların UKUB çatısı altında, ana ve yan sanayilere yapacakları ziyaretlerin faydalı olacağını ve bir ortak paydada buluşabileceklerini düşünüyorum. Ayrıca özel vergi olanaklarının sağlanması için Sanayi Bakanlığı’yla yapılacak çalışmaların sektörün Türkiye’de gelişimi için kaçınılmaz ve hayati olduğunu da herkesin kabul edeceği bir gerçektir.

     Eksikliği Hissedilen Teknik donanım ve Kalıpçı Yan Sanayileri

Son olarak üzerinde durmak istediğim nokta, aslında OSD-TAYSAD-UKUB Değerlerlendirme Komitesi tarafından geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen kalıpçı ziyaretlerinde gördüğümüz eksiklikler üzerine olacak.

Ziyaret edilen bir çok firmada beklenenin çok üzerinde makine parkı olmasına rağmen, alıştırma presi anlamında ciddi bir eksiklik olduğu görülmüştür. Gelişen teknoloji ile birlikte çok hassas işleme olanakları sağlayan CNC makinelerine oldukça güvenen firmaların, alıştırma presini ikici plana attıkları gözlenmiştir. Özellikle yüksek tonajlı kalıp üretimi konusunda deneyim eksikliği yaşanmasının önündeki en büyük engellerden biri olan alıştırma preslerine bir an önce yatırım  yapılması, belki de kalıpçıların piyasadaki konumlanması açısından ciddi bir stratejik fayda sağlayacaktır. 

Unutulmamalıdır ki yurtdışından alınan birçok büyük kalıpta, bakım ve  mühendislik  değişikliği gibi maliyet oluşturan işlemler bulunmaktadır. Yatırım kararı hesaplamalarında, büyük kalıpların işlenmesi dışında söz konusu bakım ve modifikasyonların da değerlendirilmesi  gerekmektedir.


Özellikle plastik enjeksiyon kalıplarında en çok değiştirilen, üzerinde en çok oynanan yerler yolluklar ve yolluk sistemleridir. Parça tasarımları tamamlandıktan hemen sonra yapılan Kalıp Taslak Tasarım toplantılarında, geçmiş deneyimler doğrultusunda ortaya çıkan yolluk sistemi seçimi, proje deneme sayısını ve ilk denemede çıkan parça kalitesini doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle kalıpçıların yapacağı program ve teknik analiz işgücü yatırımı, karlılık ve prestij anlamında fark yaratacaktır. Kalıp yapım aşaması öncesinde doldurma, soğutma ve çarpılma analizleri yapıldığında, kalıp kalitesi artacak ve kalıp iyileştirme süreci azalacaktır. Böylelikle analiz yapan kalıpçıların konuya hakimiyetleri arttıkça, yolluk sistemleri tedarikçilerinden beklentiler de gün geçtikçe artacaktır. Çözümsellik anlamında firmaların karşılıklı olarak yakalayacakları sinerji, her iki tarafın da karlılığını arttıracak, zaman kayıpları azalacak, daha fazla iş alma anlamında kapasite yaratacaktır.


Sözlerimi bitirirken değinmek istediğim son konu Türkiye’de kalıpçılığın tanıtımı ve potansiyelini ortaya koyma anlamında UKUB’un rolüdür. Kalıpçıların bir araya gelmesi, özellikle devlet desteği anlamında ve tek bir güç olma adına çok önemlidir. Özellikle Avrupa’da bulunan kalıpçıların devlet tarafından destekleniyor olması, vergilendirme sisteminde özel olanaklar sunulması, bu tip kuruluşlarla mümkün olmuştur. Bu bağlamda, sektörün devlet desteği alabilmek adına birlik içinde hareket etmesi, üniversite ve teknik liselerde kalıpçılık bölümlerinin oluşturulması, ARGE olanaklarının arttırılması, eksikliklerin giderilmesi anlamında yaşamsal öneme sahiptir.  

Özetle, Türkiye’nin lokomotif sanayilerinden biri olan otomotivde söz sahibi olmaya başlayan yan sanayiler için kalıp en önemli araçlardan biridir. Avrupa ve diğer gelişmiş ülkeler düşünüldüğünde, düşük işçilik ve mühendislik maliyetleri nedeniyle Türkiye, elinde ciddi bir potansiyel taşımaktadır ve bunu fırsata çevirmek kendi elindedir. Yukarıda da belirttiğim gibi ana sanayilerin beklentileri çok temel ve nettir. Bu doğrultuda yatırımlarını yapan, kendi bilgi havuzlarını oluşturan, bünyelerinde dünya genelinde kabul edilen proje yönetim kriterlerini taşıyan, teknolojiyi yakından takip eden ve yatırımlarını sürekli verimlilik mantığında yapan firmalar büyüyecek; diğerleri değer ve farklılık yaratamayacakları için kaybolacaktır.

Ali Özgür Bozkurt
Kalıp Geliştirme Uzmanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder