Gerçekçi olalım. Bu seçim kanunuyla demokratik bir ülke
olmak, en azından halkımızın bu sosyal-ekonomik-kültürel yapısı içinde mümkün
mü? Değil. Anayasa değişmeli mi? Şart! Özgürlük ve İnsan haklarını ön plana
çıkaracak, gelen iktidarların kafasına estiği gibi değiştiremeyeceği vizyoner
bir anayasa mı olmalı? Evet! Bilişim çağına ayak uydurmamız, bekamız için
gerekli mi? Aksi ne mümkün! Yasama, TBMM görevi mi? Yess! Baraj ne?%10. %10’u
geçebilecek kaç parti var? 3. Diğerlerine verilecek oylar? Karşılığı yok. Direk
diğer partilere dağıldı gitti; hatta tam tersi. Tercih etmediğine yaradı. Yani,
temsil edilebilir misin TBMM’de? Tabiki hayır. İktidarda özgürlükçü, insancıl,
demokrat, ülkeyi geleceğe hazırlayan; gerçekçi, vizyoner ideallere görürecek, yurtsever,
kişisel çıkarlarından vazgeçmiş insanların yönettiği bir parti mi var? Yooo. 50’lerden
sonra gelmedi mi yoksa? Hiç! Dünyanın en yaratıcı eylemlerini yapsak,
söylemlerimiz değerlendirilir mi? No comment! Pekiiii sürekli bu eylemleri
yapabilir miyiz? Tabiki. İşe yarar mı? Beeelki. Eee naapcaz hocam tıkandık
kaldık? Dursak da bir, yatsak da, tencere tava çalsak da... Başımızı önümüze
eğip, düşüneceğiz. Bu 3 partiden hangisi seçim kanununu değiştirmekten, çoğulcu
bir anayasa yapmaktan, demokrasiden, insan haklarından, özgürlükten
sözediyorsa, işte o partinin sandığına, kıçımızı bir zahmet kaldırıp, zarfı
sallamaktan başka çare yooook! Bırakın artık “Düşüncelerimi temsil eden bir parti
olmadığı” ayaklarını hatta geyiklerini de aksiyon alın ve çevrenizi uyarın. Oy
kullansınlar olabilecek en iyi partiye. İsveç’te yaşamıyoruz sonuçta. Daha çok
çalışmamız, daha çok üretmemiz ve daha çok farklılık yaratmamız gerek. En
azından şu şeçimlerde şımarıklığımız yüzünden artık zaman kaybetmeyelim...Bakın
60 yılımız uçtu gitti...
25-6-2013
İstanbul
Ali Özgür Bozkurt
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder