Derdimiz video sunumumuzda
türbanlı, kara çarşaflı kadınları, ak sakallı dedeleri de göstermek değil ki
bizim. Rihanna’nın güzel şarkısı yerine, bizim ülkemizin değerli
sanatçılarından Erkan Oğur’un bir bestesi olsaydı daha şık olurdu tabi. Ancak bunlar
populist ve bir nevi bölücü söylemler olduğu için ciddiye almıyorum. Bu olayı bile
siz-biz kavgasına dönüştürürseniz, gerçekler yerine her zaman ki gibi geyik
muhabbetine dönüştürürüz tartışmaları. Derdimiz “Nasip değilmiş, olimpiyatlarda
daha başarılı olmamız gerekir, bu siyasi bir karar” gibi zihniyetlerdir. Öncelikle
bilimsel olarak olimpiyatlara hazır olmadığımızı kabul edelim. Acelemiz
olmadığını bilmek, bu organizayonun alltından kalkmak için daha çok çalışmamız
gerektiğini kabul etmek; eksiklikleri ortaya koyup; gerçekçi bir planlama
yaparak, ciddiyetle takibini yapmak ve gerçekleştirmek gerekir. Ciddi devletler
olaya bu şekilde yaklaşırlar. Artık sıkıldım göz göre göre yenilgiler yaşayıp,
hiçbir önlem almadan önümüzdeki maçlara bakma zihniyetinden.
Kendimizi hep dev aynasında
izleyip hayıflanmayalım. Bu gerçeği öncelikle kabul edelim. Kazara acaba
verirler mi dedim. Verirlerse sevinecektim ama aklım değil; duygularımdı
sığındığım. Zaten Tokyo’yu farklı bir yere koy da; Madrid kadar bile hazır
değiliz. Bak metro ağına, bak spor alanlarımıza, bak uluslararası başarılara...
Hiçbir şey göremezsin. Aklı başında hiçbir komiteyi havada ve altı boş
planlamalarla kandıramazsın. Adamlar da utana sıkıla Tokyo’ya böyle verirler.
Konumu, güzelliği, zengin kültürel mozayiği, yemekleri ve herşeyiyle doğru
seçim tabiki Türkiye olmalı; ancak on yıllardır süren yönetim ve siyasi
zaaflarımız nedeniyle alamadık; bu saaten sonra alırsak da siyasi bir karar
olur.
Ne mi yapmalı? Öncelikle ilk
okuldan başlayarak öğrencilere spor sevgisi aşılanmalı ve bir eğitim
revizyonuyla spor bilinci yükseltilmeli ülkemizde. Komik gelebilir ama hafta da
1 saat beden eğitimi dersiyle buradan hiç bir şey çıkmaz. Hedef her spor
dalında 1.ler yetiştirmek olmamalı, spor bilincini aşılamak olmalı... Önce
kazanmayı ve kaybetmeyi öğrenmeliyiz. Başarı, 76 milyonluk ülkemizde zaten
kendiliğinden gelecektir. Yurdun her ilinde, her sporun yapılabileceği alanlar
ve kompleksler oluşturulmalı ve İstanbul’da planlanan tüm yatırımlar
gerçekleştirilmeli. Sorunlara bilimsel bakış açısıyla yaklaşmadan
sürdürülebilir hiçbir iyileşme sağlayamazsın. Ancak her zamanki gibi kendini ve
okumayan, sorgulamayan ve hak aramayan güzel ülke insanımızı kandırırsın. Yöneticiler
bunu nasıl görmezler, nereye kadar bu şekilde devam edebileceklerini sanırlar, aklım
almıyor...
Ali Özgür Bozkurt
07-09-2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder