5.
Ulusal Kalıpçılık zirvesi, 1 Ekim 2015 tarihinde, UKUB’un önderliğinde
gerçekleştirilmişti. Sektör oyuncularıyla bir araya gelme, sohbet etme,
karşılaşılan problemlerle ilgili bilgi alışverişinde bulunma anlamında oldukça
güzel bir organizasyondu. İçerik olarak ana sanayi temsilcileri yan sanayi
temsilcilerinin gelinen durumu, projelerin nasıl süreçlerle ilerlediğini ve
nasıl başarıldığının anlatılmasının yanı sıra akademik çalışmaların da
sunulduğu zirveden hatırladıklarımı ve zirveye ilişkin düşüncelerimi özetlemek
isterim. Yazının, altıncısı yapılacak zirveye katılacaklar için ipuçları
vereceğini umuyorum.
UKUB
Genel Başkanı Şamil Bey açılış konuşmasında, sert, çarpıcı bir dil kullanmıştı.
Bu konuşmanın, olumsuz bir tablo çizmesine rağmen en beğendiğim konuşmalardan
biri olduğunu belirtmek isterim. Ülkemizin kalıpçılık anlamında bulunduğu
durumu anlatmak için referansın başarı hikâyeleri olmadığını düşünenlerdenim.
Bulunduğumuz durum olmamız gereken konumdan ve potansiyelimizden çok
aşağıdaysa; gelişim, ancak eleştirel ve fakat yapıcı bir bakış açısı ve tutumla
sorunları ortaya koyarak ve kapsayıcı çözümler üretmeye çalışarak sağlanabilir.
Bu
anlamda karamsar bir “büyük resim” çizen Şamil Bey, aslında içinde bulunduğumuz
durumu ve gelecekle ilgili kaygılarımızı net olarak ortaya koymuştu.
Paylaştığı
bilgiler ve bilimsel çalışmalarından oldukça yararlandığım bir başka konuşmacı
da Prof. Dr. Erhan Budak hocamızdı. Talaşlı imalat konusunda analitik
bilgilerle desteklediği konuşmasında sözünü ettiği, takım tezgâhları
dinamiğinin matematiksel modellerinin oluşturulması için yapılan deneysel
çalışmalar ilerisi için umut vericiydi. Tezgah verimliliğinin ve kalitesinin
arttırılması anlamında umarım bu çalışmalar kalıp üreticilerine de aktarılarak
pratikte de sektöre katkı sağlar.
Yıllardır
sektördeki birçok kişinin beklentisi olan devlet teşviklerine ve ülke
kalıpçılık politikasına ilişkin hiç konuşma yapılmamış olmasının ise zirvelerin
hala en büyük eksikliği olduğunu düşünüyorum. Bu tip zirvelerde, ilgili
bakanlıkların ve bakanlık uzmanlarının konu hakkında ne düşündüğü ve bu sektöre
nasıl baktıklarını onların ağzında duymak,
durum analizlerimizi, stratejilerimizi ve alacağımız aksiyon planlarını
doğrudan etkileyecektir.
Zirveye
ilişkin bir diğer tespitim görsel sunumların kullanımına ilişkindi. Sektör
potansiyelini ve trendleri izlemeyebilme bağlamında, dünyadaki kalıpçılık
sektörünün durumu, ülkelerin ciroları, kalıp üretim adetleri gibi analitik
değerlerin, ekonomik ve teknik bilgilerin toparlandığı grafiklerle aktarılması
faydalı olabilirdi. Yıllık yapılan bu zirvelerde, içinde bulunulan yılla, geçen
bir yılda olan biteni matematiksel olarak karşılaştırmak, yönümüzün doğru olup
olmadığını anlamada da yararlı olabilir.
Zirveden
hatırımda kalan bir konu da Çinli işçilerin metal presinin içine girerek üretim
yaptığı videoydu. Görsel yönü ve iş güvenliği eksikliği nedeniyle gülüşmelere
neden olmuştu. Çin konusunda yüzeysel ekonomik yaklaşımla yorumlar yapılmıştı. Bu
nedenle, yıllardır yurtdışında kalıp takip eden bir mühendis olarak, yaşadığım
deneyimlerle uyuşmayan bu yorumları gözeterek Çin kalıpçılığı hakkında birkaç
söz söylemem gerektiğini düşünüyorum.
Seri
üretimde kullanılan kalıpların çoğunun bu topraklarda üretilmesini destekleyen
ve bu doğrultuda şartları zorlayan bir firmanın çalışanı olarak; Türkiye’de
yürüttüğümüz projelerde birçok sıkıntı yaşıyoruz. Bu işin doğal sürecinde tabii
ki problemlerle karşılaşırız; ancak bunların çözüm sürecinin maliyetlerini,
moral bozukluklarını, çalışma saatlerinin fazlalığı anlamında diğer ülkelerle
karşılaştırdığınızda çıkan sonuç oldukça şaşırtıcı olabilir.
Dünya’nın
neredeyse üretim merkezi olan Çin’deki firmaların büyük çoğunluğunun videoda
gösterildiği gibi olmadığını sanırım herkes biliyordur. Önemli olan nokta, Çinli
firmaların her maliyet ve kalitede ürün üreten yapısı olduğunu kavramaktır.
Ülkenin politikalarının da ekonomisini üretim üzerine kurmuş bir ülkeyi çok
güçlü biçimde destekleyici olması farkı açmaktadır. Ayrıca bu üretimleri
yaptıkları makineleri de artık kendileri üretebilmekte, teknolojilerini
geliştirmekte ve kaliteleri her geçen gün lider teknoloji firmalarının
makinelerine de yaklaşmaktadır. Politik olarak eğitime ve teknolojiye çok ciddi
yatırımlar yapmaktadırlar; günümüz baş döndürücü teknolojik gelişim sürecinde
arayı hızlı kapatacaklarından şüphem yok. Bu anlamda, sadece Çin’i pahalanıyor
kabulüyle yola çıkmak bizi yanıltabilir.
Zirvede,
ülkemizde kalıp maliyetinin, hala kalıbın tasarlanması, işlenmesi ve satın alma
kalemlerinden oluştuğunun kabul edildiği gibi bir algıya kapıldım. Yukarıda
sayılanların yanı sıra, parça tasarımına verilen kalıplanabilirlik desteği, CAE
analizleri, müşterinin beklentilerini anlayarak riskleri ortaya koyma ve
kalıbın bu riskleri azaltacak şekilde doğru tekliflendirilmesi ve tasarlanması
da ciddi maliyet kalemleridir. Bunlara ek olarak kalıbın sorumluluğunu tam
anlamıyla alma bakış açısı, istenilen bilgilerin hızlı bir biçimde
paylaşılması, toplantılarda kalıpçıların temsil edilmesi, proje yönetimi ve
zamanlara uyum ve en önemlisi de deneme adetleri, toplam kalıp maliyetini oluşturan
olgular olarak düşünmemiz gerekir. Bu gene çerçevede de Çin kalıpçılarının
bizim ve birçok Avrupa ülkesinden çok önde olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Her
sektörde olduğu gibi müşteriler artık daha önce karşılaşılmış problemlerle
zaman harcamak istememekte, bu nedenle de tedarikçilerini bu yaklaşımla
seçmektedirler. Çünkü bu tip problemlerin gerçek maliyeti hesaplanamamakla
birlikte yenilikçi yaklaşımlar ve çözümü diğerleriyle karşılaştırıldığında zor
sorunlara zaman ayrılmasını engellemektedir.
Kalıptan
para kazanma konusu gün geçtikçe zorlaşmaktadır ve bu noktada iyi hizmet veren
firmalar ister istemez diğerlerinden ayrışacaktır, karlılıklarını sürdüreceklerdir.
Bu bakış açısıyla bakamayanlar bu gün belki göreceli olarak rahat olsalar da
pazar hep bu verimliliği arayacağı ve bunun teknoloji ile entegrasyonunu
sağlamak isteyeceği için büyük lokma başka ülkelere kaymaya devam edecektir.
Sonuç
olarak Çin, gerek devlet teşvikleri gerekse sektörün gelişimi, kalıpçıların
olaya bakışı anlamında doğru yolda ilerlemektedir. Kalıpçıların parça
tasarımından, kalıp imalatına; denemelerden, kalıbın onayı sürecine kadar
verdikleri hizmet hala çok değerli ve belki de Avrupa kalıpçılığının önündedir.
Çin
kalıpçılığı konusunda verilere dayalı bir analiz yapılmaması ve Avrupa
kalıpçılığının durumu ve geleceği konusunda analitik bir tartışma yürütülmemiş
olmasının, yol haritası ve strateji belirleyebilme açısından zirvenin eksiklerinden
olduğu düşüncesindeyim.
Sözlerimi
bitirirken, 6. Ulusal Kalıpçılık Zirvesinin içeriğinin, yukarıda bahsettiğim
konular göz önünde bulundurularak zenginleştirilebileceği düşüncesindeyim. Birlik
ve beraberliğin bu kadar önemli olduğu bir dönemde, umarım sektöre emek vermiş
ve veren herkesin katıldığı, olabildiğince somut konulara değinilen, verimli ve
güzel bir zirveye tanıklık ederiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder