"Modern Türkiye Cumhuriyeti üç sütun üzerine inşa edilmiştir. Bunlar önem
sırasına göre “laiklik”, “milli (ulus) devlet” ve “tam bağımsızlık”tır. Laiklik ve ulus
devlet içe dönük, tam bağımsızlık ise dışa dönük stratejik hedeflerdir. Laiklik,
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” özdeyişinde, ulus devlet de “Ne mutlu Türküm
diyene” sloganında ete kemiğe bürünmüştür. Bu ilkeler, 1920'de değil, TC
kurulduktan bir süre sonra somutlaşmıştır. Türkiye'de devlet, çok milletliden tek
milletli bir kimyaya geçerken Türk'ün tanımı, etnik kimlik olmaktan çıkartılıp
“Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayanlar” olarak yenilenmiştir. Çoğu
Balkan ve Kafkas göçmeni olan kurucular, bu tanımla hem kendilerinin, hem her
tür azınlığın ama özellikle Kürtlerin, Türk ulusu içinde yer aldığını vurgulamak
istemiştir.
İKİ TERCİH İKİ FAY HATTI YARATMIŞTIR
Gerek ilk anayasada yer alan “Devletin dini İslam'dır” ibaresinin metinden
çıkartılması, gerekse Türklük tanımının Kürtleri içermesine karşı duyulan
tepkiyle Türkiye'de biri “gericilik” diğeri “bölücülük” olan iki çatlak (fay hattı)
oluşmuştur. Batı (ABD ve AB olarak okuyun) çıkarına uymayan tam bağımsız
TC'yi “yarı bağımlı” hale getirmek için her iki çatlağa birer kama sokup üstüne
balyozla vurmaya başlamıştır. Dışa karşı TC'nin tam bağımsızlığını ve
bütünlüğünü korumakla görevli TSK, bu vazifeyi içte gericilik ve bölücülükle
savaşmadan yapamayacağını görmüştür.
“GERİCİ-BÖLÜCÜ-DIŞ GÜÇ” KOALİSYONU
Aynı şekilde Batı da, TSK'ni içinden çökertmeden TC'yi yarı bağımlı hale
getiremeyeceğini anlamıştır. Bunun için “gerici” ve “bölücü” güçlerle işbirliği
yapmaktan geri durmamıştır. TC kurulduğundan beri cereyan eden isyan ve
darbeler ile FETÖ olgusunu anlamak için analize buradan başlanmalıdır."
Ege Cansen
Sözcü
06-08-2017